Vurmalı Çalgılar
Batı dillerinde genellikle “percussion” ailesi olarak adlandırılır. Dilimizde “vurma çalgılar” da denmektedir.
Vurmalılar ailesi, tarihin en eski çalgılarının önemli bir bölümünü içerir. Bu çalgıların en ilkelleri bile çağdaş orkestraların vurmalıları arasında yer almaktadır. Bunlar, müziğin yalnızca ritm, renk ve dinamik gücüne katgıda bulunmakla kalmazlar, aynı zamanda müziğin melodik ve armonik öğelerine de katgıda bulunurlar.
Vurmalı çalgılar iki ana dala ayrılır: Perdesi belirli olmayan ve tek ses verenler ile belirli sesleri perdeli olarak olarak çıkarabilenler. Birinci grupta trampet, dümbelek, davul, kastanyet, kaynana zırıltısı, kamçı vb. vardır. İkinci gruba girenler vibrafon, ksilofon, marimba vb.’dir.
Timpani ise akord edilebilme üstünlüğüyle davuldan ayrılır. Timpaniciler bu çalgının az ya da çok gerilebilen derileri üzerinde değişik sesler elde edebilirler.
Vurmalılarda birden fazla notanın olağan bir biçimde icra edilişi, Beethoven ile başlar. Aynı yıllarda, crescando ve decrescendo gibi özelliklerden esinlenerek timpani ve benzeri davulların sesini ayarlamak çabaları görülmüştür. Beethoven’den sonra timpaninin kullanılması, kendine özgü ve gelişkin bir sanat biçimine dönüşmüştür.
XIX. yüzyılın ortalarına doğru, orkestrasyon tekniğinde devrim sayılabilecek yenilikler gerçekleşmiştir. Vurmalıların kullanımı, bu devrimin önemli bir parçasıdır.
Berlioz, 1831’ de Fantastik Senfoni’ sinde dört timpaniyi birden kullanarak akor sesleri elde etmiştir. Berlioz, 1843’ de yazdığı orkestralama kitabında timpaninin çok yönlü tonal niteliklere sahip olduğunu vurgulamış ve bazı yapıtlarında bunu kanıtlamıştır.
XX. yüzyılda vurmalıların önemi daha da artmıştır. Glazunov ve Holst, yapıtlarında sololara yer vermişlerdir. Rimski-Korsakov Strauss, Stravinski ve Shönberg vurmalıları üst düzeyde değerlendirmeyi bilmişlerdir.
Timpani için, Pieranzorini (1814-1885) bir konçerto bestelemiştir. Türkiye’ de ise Kemal Sünder’ in “Timpani Konçertosu” 1986’ da Haşim Yedican tarafından CSO eşliğinde seslendirilmiştir.
Evrensel geçerliliği olmasına rağmen, vurmalı çalgılar dünyaya Asya ve Afrika müziklerinin etkisiyle yayılmıştır. Timpaninin ilk türleri Avrupa’ da Haçlı Seferlerinden sonra görülmüştür. XVIII. yüzyılda türk askeri müziği Avrupa’ da derin izler bırakmış ve timpani benzeri davulun yaygınlaşmasında önemli rol oynamıştır.
Mozart 1773’ de yazdığı bir divertimentoda, iki flüt, beş trompet ile sol-do ve la-re’ ye akord edilmiş dört timpani kullanmıştır. Bu yapıtla birlikte timpaninin özellikle bakır üflemeli çalgıları ne denli desteklediği anlaşılmıştır. Simbal daha çok Gounot ve Saint-Saens gfibi fransız besteciler tarafından benimsenmiştir. Trampete orkestrada ilk kez Rossini yer vermiştir. Çelik üçgen, Haydn, Mozart ve Beethoven tarafından tatlı bir efekt olarak değerlendirilmiştir. Türk müziği üslubu dönemi geçtikten sonra bile bu çalgı geçerliliğini kaybetmemiş, Schumann ve Brahms’ ın elinde daha da yaygınlaşmıştır. Lizst’ in mi bemol Piyano Konçertosu’ nda çelik üçgen bir ara solo yapar.
XIX. yüzyıl Fransız bestecileri ve ayrıca Çaykovski, gongu kullanmışlardır. Darbukayı Bizet ve Saint-Seans değerlenmişlerdir.
Çağdaş müzikte vurmalıların önemi artmıştır. XX. yüzyılın başından beri vurmalılar yeni müziğe damgasını vurmuştur. Afrika’ nın ritmlerinden esinlenen Albeniz ve her yeniliğe açık olan Shönberg, 1911’ de bestelediği yapıtında altı timpani ve bas davul, tenor davul, trampet, simbal, üçgen, tam tam, ksilofon, glockenspiel ve demir zincirler kullanmıştır.
Cazla birlikte vurmalıların konumu değişik bir niteliğe kavuşmuştur. Caz ve ardından gelen pop müziğinde ritm ve temponun belirleyici özelliği, vurmalıların önemini arttırmıştır.
|